Türkiye Avrupalıların Yeni Üretim Hub’ı Olabilir mi?
Türkiye Avrupalıların Yeni Üretim Hub’ı Olabilir mi?
Küresel ticaret dengesinde kartlar yeniden dağıtılıyor. Pandemi, Ukrayna-Rusya savaşı, enerji krizleri, tedarik zinciri sarsıntıları ve iklim politikaları derken, şirketler için “nerede üretelim?” sorusu yeniden masaya geldi. Bu soruya yeni bir ivme kazandıran gelişme ise ABD’nin 2 Nisan 2025’te açıkladığı yeni gümrük vergileri oldu. ABD; ithalat yaptığı birçok ülkeye yönelik ilave vergiler getirerek, tedarik zincirlerini ve küresel üretim haritasını etkileyecek önemli bir hamle yaptı.
Türkiye’ye yalnızca %10 oranında gümrük vergisi uygulanmasına karar verilirken, Polonya’ya %20, Tayland’a %36, Kamboçya’ya %49, Hindistan’a %26, Almanya’ya %20, Çin’e ise %54 oranlarında vergi getirildi. Bu tablo, başta tekstil, otomotiv yedek parça, elektrikli teçhizat, havacılık ve gıda-şekerleme sektörleri olmak üzere, Türkiye’nin rekabetçi konumunu korumasını sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda yeni yatırımlar için Türkiye’yi cazibe merkezi haline getiriyor.
Vergi Politikalarının Dönüştürücü Etkisi
ABD’nin gümrük politikaları yalnızca mevcut ticaret akışlarını değil, şirketlerin gelecek planlarını da yeniden şekillendiriyor. Daha yüksek vergi uygulanan ülkeler, ABD pazarındaki varlıklarını sürdürebilmek için yeni üretim merkezleri aramak zorunda kalacak. Tam da bu noktada Türkiye devreye giriyor.
Tayland’da %36, Kamboçya’da %49, Çin’de %54 vergiyle karşı karşıya kalan firmalar için Türkiye’de uygulanan %10’luk oran, güçlü bir alternatif olarak öne çıkıyor. Bu durum sadece ticaret hacmini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda doğrudan yabancı yatırım ve sermaye girişini de hızlandırabilecek bir dönüşüm potansiyeli taşıyor.
Avrupa Şirketleri İçin Yeni Üretim Haritası
Son yıllarda, özellikle enerji krizinin etkisiyle Avrupa’daki üretim Doğu Avrupa’ya kaymıştı. Polonya, Macaristan ve Slovakya gibi ülkeler, ucuz iş gücü ve AB içi lojistik avantajlar nedeniyle bu sürecin öne çıkan aktörleri oldu. Ancak ABD’nin bu ülkelere de yüksek vergi uygulaması, ABD pazarıyla çalışan şirketlerin denklemini yeniden kurmasına neden olacak.
Türkiye, Avrupa’ya coğrafi yakınlığı, gelişmiş altyapısı, serbest ticaret ağlarına entegrasyonu ve nitelikli iş gücüyle fark yaratabilecek konumda bulunuyor. Ayrıca, AB ile Gümrük Birliği içinde olması, Türkiye’yi Avrupa için adeta “ev içi üretim partneri” haline getiriyor.
Sadece Avrupa Değil: Çin ve Hindistan da Türkiye Alternatifini Değerlendirebilir
ABD’nin Hindistan’a uyguladığı %26 ve Çin’e uyguladığı %54’lük vergiler, bu iki ülkenin ABD pazarındaki rekabetçiliğini ciddi şekilde etkiliyor. Bu noktada Türkiye, yalnızca Avrupa için değil, Çin ve Hindistan gibi büyük üretici ülkeler için de operasyonlarını kaydırabilecekleri potansiyel bir üs olarak değerlendirilebilir.
Bu bağlamda dikkat çeken gelişmelerden biri de Çinli otomotiv devi BYD’nin Türkiye’ye 1 milyar dolarlık yatırım kararı. Bu yatırım yalnızca otomotiv sektörünü değil, yan sanayi, lojistik, enerji ve istihdam gibi alanlarda da zincirleme etkiler yaratacaktır.
Türk İhracatçıları İçin Yeni Bir Dönem Başlıyor
Yeni ticaret denkleminde Türk firmaları için önemli fırsatlar doğuyor. ABD pazarında rakip ülkelerin karşılaştığı yüksek vergiler, Türkiye menşeli ürünlerin fiyat-performans avantajını artırıyor. Özellikle giyim, elektrikli ekipman, savunma sanayi, gıda ve mermer gibi alanlarda halihazırda güçlü ihracat yapan firmalar, bu pazarlarda daha fazla pay elde edebilir.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de belirttiği gibi: “Türkiye’nin görece düşük tarife oranı, bazı sektörlerde mukayeseli avantaj sağlayacaktır.”
Küresel Ticarette Yeni Bir Evre
ABD’nin 2 Nisan’da uygulamaya koyduğu tarifelere yanıt olarak, Çin de 10 Nisan’da tüm Amerikan menşeli ürünlere %34 oranında ek vergi uygulayacağını duyurdu. Böylece ABD-Çin ticaretinde karşılıklı bir tarifeler savaşı başlamış oldu.
Bu gelişmelerin hemen ardından Japon otomotiv üreticisi Nissan, Rogue SUV modelinin üretimini Japonya’dan ABD’nin Tennessee eyaletine taşıyacağını açıkladı. Bu tür hamleler, şirketlerin artan gümrük maliyetlerinden kaçınmak için üretim stratejilerini ne kadar hızlı değiştirebildiğini gösteriyor.
Navlun Krizi Geri Mi Dönüyor?
Pandemi döneminde yaşanan konteyner ve liman krizleri, tedarik zincirinde ciddi sıkıntılar yaratmış, navlun maliyetlerini katlamıştı. Bugün ABD-Çin hattındaki gümrük gerilimleri, limanlarda beklemeleri artırarak benzer bir sıkışıklık ve maliyet artışı riski doğurabilir.
Böylesi bir durumda Türkiye, Avrupa’ya olan yakınlığı ve esnek üretim yapısı sayesinde bir kez daha öne çıkabilir. Lojistikte hem maliyet hem zaman açısından avantaj yaratma potansiyeli yüksek.
Sonuç: Türkiye Masada ve Güçlü Bir Aday
ABD’nin yeni gümrük politikaları, küresel tedarik zincirlerini ve üretim merkezlerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. Türkiye, bu dönüşüm sürecinde yalnızca bir alternatif ihracat noktası değil; aynı zamanda doğrudan yatırım çekebilecek, orta ve uzun vadeli üretim ve dağıtım üssü haline gelebilecek güçlü bir adaydır.
Geçmişte yaşanan lojistik krizlerde Avrupa’ya olan yakınlığı sayesinde avantaj sağlayan Türkiye, benzer kırılmaların yeniden yaşanması durumunda bu avantajı bir kez daha fırsata çevirebilir.
Stratejik olan; bu dönüşüm fırsatının doğru değerlendirilmesi, yatırımcılar için şeffaf ve süreç odaklı bir iklimin oluşturulması ve sektör odaklı destek politikalarının hayata geçirilmesidir.
Düzen değişiyor; Türkiye’nin üretim ve yatırım kozlarını değerlendirme zamanı.