2022 Rusya-Ukrayna İhtilafı, Avrupa’da Enerji Krizi ve Kaynak Çeşitlendirme Gündemi
2022 yılını tanımlayan Rusya-Ukrayna ihtilafının bir sonucu olarak enerji piyasasında ortaya çıkan belirsizlikler, Avrupa’daki enerji tedariği sorunlarının ciddiyetini acımasız bir ders mahiyetinde sergiledi. Rusya'nın, genel anlamda dünya ekonomisine, özelde ise AB ve NATO ekonomilerine karşı tercih ettiği birincil silah, doğal gaz arzında geri çekilme stratejisine başvurmak oldu. Güvenilir kaynakların büyük çoğunluğu, AB ülkelerinin petrol ve doğal gaz gibi hidrokarbonlar için mevcut durumda Rusya'ya olan ayrılmaz bağımlılığının 2022-2023 kış ayları ve sonrasını gerek aktüel, gerekse ekonomik açılardan baş edilmesi oldukça zor hale getireceğini öne sürüyor.
İhtilafın başlangıcından beri dünya medyasında hazırlanan felaket senaryolarının sayısı ve ilgili tahminler endişe verici düzeylerde seyretti. Kış aylarının henüz en zorlu günleri başlamamış olsa da, Rusya'nın Şubat 2022'deki askeri harekatı ile boy vermeye başlayan krizler nedeniyle küresel ekonomi aylardır keskin ve öngörülmesi zor dalgalanmalara tanık oldu. Ekim 2022 perspektifinden, dengeli bir bakış açısıyla ele alınacak olursa, bu konjonktürle ilgili olarak ciddi tehlikelerin yanı sıra, konvansiyonel paradigmaları yeniden şekillendirecek nitelikte sağduyulu ve sürdürülebilir ekonomik büyüme fırsatlarının da mevcut olduğunu söylemek mümkün.
Bir insanlık krizine fırsatçı bir yaklaşım göstermemek konusunda ihtiyatlı olunması gerektiği aşikar. Sürdürülebilirlik kavramının uzun vadeli önemini her geçen gün daha da baskın bir şekilde gösterdiği iş dünyası gündeminde, öncelikli olarak ekonomik veya finansal kazanca yönelik bir yaklaşım sergilemek, günümüz iş geliştirme standartları ve iyi uygulamalarla ciddi ölçüde uyumsuz olacaktır. Uzun vadeli plan ve stratejilerle ilerleme gösteren, kazançtan önce değer yaratma politikasını benimsemiş vizyon sahibi organizasyonların, kolektif değer odaklı büyüme ideali bir kenara dursun; salt kendi avantajlarını aradıkları veya avantajlı konumlarını korumaya çalıştıkları bir durumda dahi öncelikli olarak bilimsel temelli ve sürdürülebilirlik odaklı bir yaklaşımı savunması gerektiği gerçeği, çağdaş iş dünyasında özellikle de geçtiğimiz otuz yılda dramatik ölçeklerde yaşanan emsal tecrübelerle sabit. Rusya'nın çeşitli sebeplerle kendini dünya siyasi ve ekonomik bağlamından tecrit etmesinin körüklediği bu krizle ortaya çıkan sosyoekonomik ortam da bu konuda bir istisna değil.
Mevcut enerji fiyatları üzerindeki en büyük etki, maliyetleri 2022'de keskin bir ivme kazanarak artmaya başlayan doğal gaz kaynaklı gerçekleşiyor. Doğal gaz halihazırda AB ülkelerinin enerji arzının yaklaşık %25'ini oluşturuyor. 2022 ihtilafı öncesinde, %40 oranında doğal gaz Rusya'dan ithal ediliyordu. Geçmişe bakıldığında, Rusya'nın Alman doğal gaz depolama tesislerinin işleyişini yavaşlatmaya başladığı 2021'de, Ukrayna'yı işgal etmeye hazırlık yaptığı ortadaydı. İşgalin ardından, AB ve NATO tarafından uygulanan yaptırımlara karşı bir önlem olarak Rusya, Avrupa'ya bağımlılığı ve düşük ihracat hacimlerini telafi eden yüksek fiyatlardan yararlanarak, kademeli olarak arz azaltmaya başladı. Rusya'dan en çok doğal gaz ithal eden ülke olan Almanya, artık Norveç gibi diğer tedarikçilere yönelmek zorunda. Buna karşın Norveç, Almanya'ya daha fazla doğal gaz ihraç ettiği takdirde, İngiltere gibi daha öncelikli müşterileri için tedarik sorunları yaşamaya başlayacak. İngiltere, yerel enerjisinin %42'sini doğal gaz kullanarak ürettiği için bu tür kesintilere karşı özellikle savunmasız konumda. Doğal gazın ortalama fiyatının ise 2023 yılında 7.700 GBP'ye kadar çıkabileceği öne sürülüyor.
Doğal gaz, Avrupa'da elektrik fiyatlarının ana belirleyicisi ve diğer enerji kaynaklarında yaşanan sorunlar nedeniyle durum daha da çetrefilli hale geliyor. Avrupa'daki birçok nehir, rekor seviye düşüşleri göstererek hidroelektrik enerji tedariği konusunda güvensizliğe yol açıyor ve özellikle Avrupa'nın en büyük nükleer enerji üreticisi olan Fransa’nın mevcut politikaları, Avrupa'nın nükleer santral ağının verimliliğindeki düşüşe katkıda bulunuyor. Bu sırada Norveç, hidroelektrik santrallerindeki su seviyelerinin düşük kalması durumunda Avrupa'ya enerji transferini sınırlayacağı konusunda uyarıda bulunuyor. Düşük su seviyeleri, kömür, petrol ve doğal gazın yaklaşık üçte birinin Ren Nehri boyunca sevk edildiği Alman iç tedarik mekanizması için de problematik bir nitelik taşıyor. Bu durumun sonuçları ise, Avrupa'daki dizginsiz enflasyondan giderek daha fazla etkilenen küçük ölçekli tüketiciler için pahalıya mal oluyor. Ekim 2022 itibarıyla Avrupa’da doğal gaz fiyatları ABD'ye oranla on kat daha yüksek seviyelerde seyretti. Bu derecede ciddi bir fark, altyapı çalışmaları ve enerji şantajına karşı direnç oluşturulmasının yanı sıra, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesinin önemini vurguluyor.
İhtilaf sonrasında ilk enerji hamlesi olarak Rusya, Polonya üzerinden geçen Yamal-Avrupa boru hattı sevkiyatlarını askıya almıştı. Ardından türbin arızalarını sebep göstererek teslimatları sırasıyla kapasitenin %40'ına ve %20'sine indirerek Kuzey Akım 1 tedariğini de azaltmaya başladı. Almanya, türbinleri tamir edilmek üzere Kanada'ya göndermek için, mevcut yaptırımları atlatabilmek amacıyla harekete geçmek durumunda kaldı. Bununla birlikte, Rusya’nın devlete ait enerji şirketi Gazprom'un Eylül ayında Kuzey Akım 1 doğal gaz sevkiyatlarını bir sonraki emre kadar duraklattığını açıklamasından bu yana, siyasi ve ekonomik etkileşimler sadece karşılıklı bir “bekle ve gör” politikasına dönüştü. Sonuç olarak, Avrupa'nın bu kış Rusya'dan ya çok az miktarlarda doğal gaz ithalatıyla yetinmeye, yahut uzun vadeli tam kesinti olasılığına hazırlık yapmak zorunda olduğunu gözlemliyoruz.
IMF Temmuz ayında Çekya, Macaristan ve Slovakya için Rusya'dan gelen doğal gazın kesilmesinin GSYİH'yı %6 oranında azaltacağı tahmininde bulunmuştu. Ek olarak, küresel ekonomik büyümenin de 2022'de %2,6 ve 2023'te %2 oranında düşüş sergileyeceği öngörülüyor. Rusya, Avrupa üzerindeki enerji hegemonyasına ilişkin güç gösterisi ile birlikte, her gün Avrupa'nın günlük talebinin %0,5'i olan, yaklaşık 8,4 milyon GBP değerindeki arz fazlası doğal gazı imha ediyor. Bu aynı zamanda, Kuzey Kutbu yakınındaki iklimi olumsuz etkileyen ciddi bir çevre sorunu oluşturuyor. Buna misilleme olarak Almanya, enerji fiyatlarını yaklaşık 500 EUR artırdı ve an itibarıyla 65 milyar EUR tutarında devasa bir yardım paketi için hazırlıklarda bulunuyor. İlgili olarak Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck, “Bunun alternatifi, Alman enerji piyasasının ve onunla birlikte Avrupa enerji piyasasının büyük bir bölümünün çöküşü olurdu.” ifadelerini kullandı. Bununla birlikte Almanya, fiilen ellerinde olan en temiz ve en verimli enerji kaynağı olarak nükleer enerjiden uzaklaşma politikasını sürdürmeye kararlı. 2023'ün üçüncü çeyreğine kadar iki nükleer santrali hazırda tutacak olsa da, Japonya'nın Fukushima nükleer felaketine tepki olarak nükleer enerji kullanımını tamamen bertaraf etme kararında değişikliğe gidilmedi. Buna karşın Japonya, yakın geçmişinde yüzleştiği felaketlerle çelişir nitelikte hareket ederek nükleer enerjiye dönüş yapıyor ve iç enerji sorunlarını azaltmak amacıyla büyük ölçeklerde nükleer yatırım duyurularında bulunuyor.
2021'de Almanya, elektriğinin %12'sini nükleer enerji kullanarak üretiyordu. 2022'ye gelindiğinde ise bu oran %6'ya geriledi. Bu noktada Almanya, Katar ve ABD'den sıvılaştırılmış doğal gaz [LNG / Liquefied Natural Gas] ithalatının yanı sıra diğer enerji ortaklarının LNG terminallerine kararlı bir şekilde yatırım yapmayı sürdürüyor. Aynı zamanda, Alman vatandaşları tedbirli davranarak kışa hazırlık yapmak için odun topluyorlar. Almanya Başbakanı Olaf Schultz ise halka güvence verdi ve bu kışı atlatacaklarını ifade ederek, Rusya'nın artık güvenilir bir enerji ortağı olarak görülmediğini sözlerine ekledi. Öte yandan Avrupa Komisyonu, elektrik piyasasının uzun vadeli yapısal reformu üzerinde çalışmalar yürüttüklerini ortaya koyuyor. Varılan tüm sonuçlar, AB'nin doğal gaz ve elektrik fiyatlarına bir üst sınır belirlemek için müdahale etmeyi düşündüğünü gösteriyor.
Bu noktada kritik soru şu: fiyatlara üst sınır getirilmesi, AB ülkelerinde enerji arzına ilişkin daha derin sorunların çözülmesine katkıda bulunacak mı? Portekiz ve İspanya'da doğal gaza tavan fiyat uygulanırken, Fransa da elektrik için üst sınır uyguladı. Portekiz ve İspanya artık doğal gaz tedarikçilerine piyasa fiyatı ile 40 EUR/MWh olarak belirlenen üst sınır arasındaki farkı ödüyor. Bununla birlikte bu yöntem, uygulamada uzun vadeli bir sübvansiyona neden olabileceği için eleştiri oklarına maruz kalıyor. Bu, tavan fiyatların enerji talebini azaltmak yerine artırmasına dahi neden olabilir. Tavan fiyatın doğal gaz kullanılan üretimde %42'lik bir artışa yol açtığı İspanya, buna çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Bu nedenle, fiyat dalgalanmalarına karşı savunmasız taraflara destek sağlanırken, piyasadaki arz ve talep dinamiğine müdahale etmemek daha makul olan seçenek gibi görünüyor. Ayrıca siyasi raporlar, AB'nin doğal gaz dışı kaynaklardan elektrik üreten ve mevcut durumdan faydalanan enerji şirketlerinin aşırı kazançlarına yönelik tarifeleri denetim altına alacağına işaret ediyor.
Tüm faktörler göz önünde bulundurulduğunda baş edilmesi zor bir krizle karşı karşıya olunduğu su götürmez bir gerçek. Büyük ölçekli bir ekonomik gerileme tüm dünyayı tehdit ediyor. Çok yönlü yaptırımların dolaylı ekonomik emarelerinin yanı sıra, doğrudan enerji arzı yetersizliğinin dünya medyasında oluşturduğu genel kanaat, tedarik konusunda Rusya'ya derinden bağımlı olan AB ülkelerinin 2022 kışını ve sonrasını yıkıcı düzeylerde ekonomik domino etkilerine maruz kalmadan atlatamayacağına işaret ediyor. Peki bu gerçekten de iddia edildiği kadar isabetli bir tespit mi? Bunu cevaplamak için bu konuya başka bir açıdan bakalım ve Avrupa'nın petrol tedariği konusunda ciddi sorunlar yaşadığı 1973-1974 petrol krizini inceleyelim. Bu dönemde petrol fiyatları, günümüzdeki doğal gaz fiyatlarına benzer şekilde keskin yükselişler sergilemişti. 1972'de Avrupa'nın petrol bağımlılığı radikal boyutlardaydı ve batılı ülkeler elektrik ihtiyacının yaklaşık %60'ını üretmek için petrol ithal ediyorlardı, ki bu da bugün doğal gaza olan bağımlılıktan çok daha yüksek bir oran. Bu dönemde neredeyse tüm petrol Kuzey Afrika ve Basra Körfezi'nden ihraç ediliyordu. 1973'te Mısır ve Suriye’nin İsrail'e düzenlediği askeri harekat, petrol üretiminde kayda değer azalmalarla sonuçlanan bir dizi olaya yol açarak ham petrol fiyatını altı ay kadar bir sürede yaklaşık dört katına çıkarmıştı.
1973'te Orta Doğu ülkelerinden tedarik edilen petrol, tüm Batı Avrupa tüketiminin %72'sini oluşturuyordu. Yaşanan çatışmalar sonrasında aniden ham petrolün %20'ye varan bir kısmına erişim imkansız hale geldi, bu da 1974'te sarsıntılı bir enflasyona ve ekonomik durgunluğa neden oldu. Yine de o zamanın en kötü tahminleri gerçekleşmedi ve kış ayları neredeyse hiç elektrik kesintisi gerçekleşmeden atlatıldı. Bunun ardından Avrupa ülkeleri enerji kaynak çeşitlendirmesi için adımlar atmaya başladılar. İngiltere, Kuzey Denizi’ndeki petrol arama projelerini daha yüksek bir öncelik vererek ilerletmeye başladı, Fransa da nükleer programlarına hız kazandırdı. ABD ise uzun yıllar boyunca enerjisi için büyük ölçüde ithalata bağımlı olmasına rağmen, istikrarlı bir şekilde enerji bağımsızlığına doğru ilerleme kaydederek son yıllarda tamamen otarşik bir enerji santrali haline geldi, 2019 yılında ise yetmiş yıl aradan sonra ilk defa tükettiğinden daha fazla enerji ihraç etti.
2022 enerji krizi ve akıbeti, kısa vadede son derece zorlayıcı olsa da, AB ülkelerinin enerjiden bağımsız hale gelme çabalarını hızlandırmak açısından uzun vadede proaktif, alternatif ve yenilikçi adımların atılmasını sağlayacağını tahmin etmek zor değil. 1973-1974 petrol krizinin ölçeğinin çok daha endişe verici boyutlarda ve neredeyse beklenen hiçbir sorunun gerçekleşmeden atlatılmış olması, günümüzün çok daha küresel ve hızlı önlemler alabilen ekonomisinde, bu enerji krizinin de felaket düzeylerine varılmadan üstesinden gelinebileceği öngörüsünü daha makul hale getiriyor. Avrupa'daki nükleer enerji karşıtı tutum ne kadar kararlı ve istikrarlı olursa olsun, bu krizin ardından nükleer enerji yanlısı politikalara güvende bir artış gözlemleniyor. İngiltere, Fransa, Finlandiya ve Slovakya yeni nükleer santraller inşa ediyor; Çekya, Polonya, Macaristan, Romanya ve Slovenya ise yeni santrallerin inşasını planlama sürecindeler.
Nükleer enerji mevcut küresel enerji politikası trendleri bağlamında yalnızca geçici bir çözüm niteliğinde kalacağından, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik altyapı çalışmalarının hızlandırılması ve kaynak çeşitlendirme konularında birçok tarafın gündeminde ciddi baskılar oluşacaktır. 2022 Rusya-Ukrayna ihtilafının ardından yaşanan sorunlar, alternatif enerji kaynakları, yenilenebilir enerji ve kaynak çeşitlendirme için yeterli motivasyonu sağlar nitelikte olsalar da, doğal gaz fiyatlarında son dönemde gözlemlenen düşüşlerin karar alıcıları rehavete sevk etmesi, ilerleyen süreçte sonuçları daha ağır ve talihsiz olabilecek erteleme politikalarına neden olabilir. AB ülkelerinin Rusya karşısında yaşadığı siyasi, ekonomik ve aktüel ikilemler, küresel iş dünyasında sürdürülebilirlik ve ÇSY’ye [Çevresel Sosyal Yönetişim - ESG / Environmental Social Governance] yönelik modern trendlerin yoğun artışıyla, enerji bağımsızlığına ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ne kadar önem verilmesi gerektiğini sert bir dille de olsa, uzun vadede ÇSY bağlamında makul sayılabilecek bir ciddiyetle hatırlatıyor.
KAYNAKÇA
https://foreignpolicy.com/2022/08/26/europe-energy-crisis-natural-gas-economy-winter/
https://www.reuters.com/business/energy/why-russia-drives-european-british-gas-prices-2022-09-02/
https://www.theguardian.com/world/2022/aug/26/russian-plant-portovaya-burning-off-8m-of-gas-a-day-as-supply-to-germany-is-limited
https://www.bloomberg.com/news/articles/2022-09-04/german-government-agrees-on-energy-relief-plan-worth-65-billion
https://www.reuters.com/business/energy/german-energy-market-would-collapse-without-gas-levy-habeck-2022-08-15/
http://dw.com/en/germany-stockpiling-wood-in-fear-of-gas-shortage/a-62601419
https://foreignpolicy.com/2022/08/30/europe-energy-crisis-bad-winter-russia-ukraine-gas/
https://history.state.gov/historicaldocuments/frus1969-76v36/d223
https://www.ft.com/content/ff5a4824-3dfb-4668-9ad7-b0367e57b6bc