UZMANIMIZA
WHATSAPP’TAN ULAŞIN

İLETİŞİM FORMUNU
DOLDURUN

UZMANIMIZLA
İLETİŞİME GEÇİN

Web sitemizdeki deneyiminizi iyileştirmek için çerezleri kullanmaktayız.

Petrol Fiyatlarındaki Artışın Türkiye İhracatına Etkileri

14.03.2022 

Linked

Berk Öztürk

Commercial Business Partner

Profili görüntüle

Petrol Fiyatlarındaki Artışın Türkiye İhracatına Etkileri

Önceki yazımızda Rusya’nın Ukrayna işgalinin Türkiye ve dünya çapındaki etkilerini ele almış ve farklı senaryolarda savaşın bölge ülkelere ve dünya geneline oluşturacağı faturayı incelemiştik. Dilerseniz o yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Bugünkü yazımızda savaşın direkt ve dolaylı etkileriyle artan petrol fiyatlarını ve bu fiyatların ülkemize ve ticarete olabilecek etkilerini inceleyeceğiz.

Yakın Geçmiş ve Durum Tespiti

Rusya, ABD ve Suudi Arabistan’dan sonra en büyük petrol üreticilerinden biridir. Ukrayna işgalinden sonra hızlı bir şekilde yaptırım açıklamaları yapan Batı ülkeleri enerji sektörünü kapsam dışında tutmuştur. Avrupa Birliği Rusya’ya ait 7 bankayı SWIFT bankacılık iletişim sisteminden çıkarmasına rağmen, Sberbank ve Gazprombank gibi Rus petrol ve doğal gazının ödenmesi için kullanılan bankalar bloke edilmemiştir. Sberbank, Avrupa pazarının tepkisi üzerine savaşın dolaylı etkilerinden kaynaklı likidite sıkıntısı yaşamış ve Avrupa pazarından çıktığını açıklamıştır. Ama zaman içerisinde müzakere sürecinin devam etmesi ve artan gerginlikler dolayısıyla bazı Batı ülkeleri yaptırımları genişletip Rus petrol ve doğal gazını hedef almaya başlar hale gelmiş ve savaş dolayısıyla hâlihazırda yaşanan arz sıkıntıları kısa süreliğine de olsa fiyatların daha da yükselmesine yol açmıştır.

Birleşik Krallık, ihtiyacının %6’sını karşılayan Rus petrol ve doğal gaz alımını 2022 yılı sonuna kadar bitireceğini, ABD ise ihtiyacının %8’ini karşıladığı Rus petrolü yanı sıra Rus kömür ve doğal gazının tamamının alımına yasak getirdiğini açıklamıştır. 8 Mart’ta ABD Başkanı Joe Biden’ın bu açıklaması üzerine Brent varil fiyatı %5 artarak USD $130’a çıkmıştır. Bu gelişmeler üzerine Avrupa Birliği ‘REPowerEU’ planını açıklamış ve hâlihazırda doğal gaz ihtiyacının %40’ını karşılayan Rus doğal gazının alımını yılsonuna kadar üçte iki oranında azaltma çalışmalarına başladığını duyurmuştur. Rus petrol ihracatı dünya genelindeki arzın 8%’ine tekabül ettiği için uygulanan ve yakın gelecekte uygulanması mümkün olan yaptırımların arz-talep dengesini bozması fiyatlarda hareketliliğe yol açmaktadır. Enerji ithali dolayısıyla ticari dengesi ekside olan ve enflasyonla mücadele eden ülkemizde son alıcıya direkt yansıyan bu fiyatlar çok hızlı bir şekilde ulaşım maliyetlerini artırmakla beraber, uzaması durumunda genel anlamda enflasyonun da artışında hızlandırıcı bir etki bırakma potansiyeli taşımaktadır.

Buradaki iyi haber kara Avrupalı ülkelerin ABD ve Birleşik Krallık izinden gidip Rus petrolünü hedef almamaları ve şimdilik sadece doğal gaza yönelik önlem almış olmalarıdır. Aksi takdirde böyle bir senaryonun arz-talep dengesini çok daha şiddetli bir şekilde etkileme potansiyeli vardır çünkü Rus petrolünün %20’si Çin’e satılırken, %60’ı ise Avrupa’ya ihraç edilmektedir. Tabii her ne kadar Avrupa ülkeleri genellikle Rus petrolünü hedef almamış olsalar da, Avrupalı bankaların, rafinerilerin ve armatörlerin Rus petrolüne kendi yaptırımlarını uygulamakta olduğu bilinmektedir.

24 Şubat 2022 tarihinden bu yana Petrol fiyatlarında artışa sebep olan etkenler aşağıda belirtilmiştir;
  • Karadeniz limanlarından çıkış yapacak gemilerin savaşın yaratmış olduğu risk dolayısıyla sigorta şirketleri tarafından sigortalanmaması ya da risk primlerinin çok yüksek olmasının arz dengesini bozması,
  • Avrupa pazarında Rus petrolüne gayri resmi bir ambargo uygulanması,
  • Mevcut yaptırımların dışında, Rusya’nın yaklaşık 5 milyon varillik günlük ihracat kapasitesinin yaptırımlar aracılığıyla dünya pazarından kesilme algısı ve endişesi,
  • Bazı büyük bankaların Rusya’dan satın alınacak petrolü finanse etmemesi,
  • Rus Deniz Kuvvetlerinin Karadeniz’deki askeri faaliyetleri dolayısıyla Kazakistan, Azerbaycan ve Rusya’nın günlük toplam 1.8 milyon varil petrol taşıdığı Karadeniz rotasında ki ticari faaliyetlerinin sekteye uğraması,
  • ABD Başkanı Joe Biden’ın Rus petrolü, doğal gazı ve kömürüyle ilgili yaptırım açıklamaları,
  • İngiltere’nin 2022 yılı bitene kadar Rus petrolü tedarikini bitirme duyurusu yapması.

Hareketli Fiyatlar ve Değişken Enerji Politikaları

24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna işgali günü $95.42 dolar/varil olan Brent petrol, 2 Mart’ta $112 dolar/varile yükselmiştir. Arz endişelerinin giderilememesi ve gerginliklerin artmasıyla 2008’den bu yana bu yana 8 Mart günü fiyat rekoru kırarak $127.98 dolar/varil fiyatına çıkmıştır. 9 Mart günü savaşın ateşkese ulaşması için diplomatik yönde atılan adımlar, petrol ihraç eden Arap ülkeleri ve diğerleri (OPEC ve OPEC+) üretimi arttırma çağrısı yapacağına dair haberler ve Uluslararası Enerji Ajansının üyelerinin piyasaya daha fazla petrol sunma teklifleri fiyatların gerilemesinde önemli rol oynamıştır. 11 Mart günü petrol fiyatları tekrar $108.71 dolar/varil seviyelerine gerilemiş ama savaş öncesi oranlara kıyasla yüksek seyir etmektedir.

Ülkemiz gibi enerji ithal eden ülkelerin ticari dengesini artan enerji fiyatları daha olumsuz etkilemekle beraber enerji ihraç eden ülkelerdeyse bu ilişki tam tersine işlemektedir. Yüksek enerji fiyatları lojistik ya da elektrik gibi sabit giderleri artırdığı için ürün ve hizmet giderlerinin fiyatlarını olumsuz etkilemekte ve beraberinde enflasyonu artırıcı bir etki yaratma potansiyeli taşımaktadır. Petrolün dünya ekonomisindeki hacim payı %3 olmakla beraber türevi birçok ürün vardır; plastikten kimyasala, gübreden aspirine kadar birçok türevi olan petrol aynı zamanda ulaşım için kullanılan çok önemli bir üründür.

Dünya Ekonomi Forumu’nun son hazırladığı makaleye göre artan petrol fiyatları ve Rusya yaptırımlarının kalıcı olması durumunda enerji değişim süreci kapsamında yayınım oranını düşürme hedeflerini ülkeler ikinci plana alıp daha az maliyetli ve güvenilir arza sahip enerji kaynaklarını odaklanma çalışmaları başlatabilir. Avrupa ülkeleri uzun zamandır enerjide kaynak çeşitliliğini artırmak için yenilenebilir enerjiye yatırım yapıyor ama savaş ve yaptırımlar dolayısıyla tekrar nükleer enerji santrallerinin ömrünü uzatma, kömür yanı sıra yenilenebilir enerji kapasitesini arttırma yoluna gidebileceği söyleniyor. Almanya hâlihazırda nükleer santrallerin ömrünü uzatıyor ve kömür madenciliğini geri getirme kararı almış durumda. Diğer taraftan petrol fiyatlarının artmasıyla oluşan dezavantajlı durumu uzun vadeli avantaja çevirmek ve ticari açığı kapatmak üzere ithalat yapan bazı ülkeler elektrikli arabaların kullanımını pazarda artırma yönünde teşvik edici politikalara geçebilir. Tabii bu politikaların meyvelerini toplamak için uzun yıllar geçmesi gerekiyor. Norveç’te 2021’de araba alımının %65’i elektrikli olmasına rağmen 2013’den bu yana toplam petrol talebinde sadece %10’luk düşüş gerçekleşmiştir. Yani artan enerji fiyatları yenilenebilir enerji üretiminin gelişmesi için uzun vadeli önemi ortaya koysa da kısa vadede konvansiyonel enerji kaynaklarına verilen önemden dolayı yatırımların kaymasına yol açabiliyor.

Petrol Fiyatları ve Ticaret İlişkisi

Petrol fiyatlarında uzun süreli artışların gerçekleşmesi durumunda ticaret ve küreselleşmenin olumsuz etkilenmesi geçmişte ortaya konulan bir ilişkidir; 2001 yılında $30 dolar/varilden 2008 yılına kadar $100 dolar/varile uzun soluklu yükseliş gösteren fiyat hareketliliğinin direkt ilişkisi dünya ticaretindeki lojistik maliyetleri artırmasıyla ortaya konulmuştur. Çalışmalara göre en uzak mesafe ticaret yapan rotalar başta fiyat hareketliliğinden en çok zarar görmüştür. Doğal olarak ticari hacmin düşmesiyle reel gelirlerde azalmaya kadar giden bir etki gözlemlenmiştir. Dolayısıyla sadece petrol fiyatlarının artmasının etkisiyle ulaşım maliyetlerinin şişmesi kıtalar arası ürünlerin yalıtım içinde kalmasına sebebiyet verebilir. Aksi de doğrudur, düşen petrol fiyatları küreselleşmeyi hızlandıran bir araç gibi de görülebilir.

Burada oluşabilecek riskleri kontrol edebilmek adına şirketlerin ihraç ettiği pazarların özelliklerini farklılaştırmak faydalı olacaktır. Petrol, Ukrayna ve Rusya savaşında yer alan değişkenlerden sadece bir tanesidir ve hareketli fiyatlarla ulaşıma eklediği maliyet belirsizliği yüzünden uzaktaki pazarlara mal göndermek riskli bir hal alabilir. Covid-19 salgını sonrası tedarik zincirinde oluşan riskleri hafifletmek adına ülkelerin bölgesel tedarikçiler bulmaya önem verdiğini görüyoruz. Benzer bir şekilde, riskleri minimize etmek adına ürün ihraç eden şirketler de satış yaptıkları pazarlarını şoklara karşı korumak için müşterilerinin coğrafi özelliklerini çoğaltma yönüne gitmelidir. Firmalar mevcut kabiliyetleri ile bu atikliğe ve esnekliğe sahip değillerse, hızlı gelişen Ukrayna-Rusya savaşı gibi krizlerde onlara manevra alanı sağlayacak kanaat önderleri ve danışmanlık şirketleri ile birlikte dış değişkenleri daha iyi okumak ve adapte olabilmelerini sağlamak büyük önem arz etmektedir.

Kaynakça
https://www.weforum.org/agenda/2022/03/how-does-the-war-in-ukraine-affect-oil-prices/
https://voxeu.org/article/trade-consequences-oil-price

Linked

Berk Öztürk

Commercial Business Partner

Profili görüntüle